ABD’de yaklaşan başkanlık seçimleri, küresel sağlık politikalarını yeniden şekillendirebilir ve bu değişimlerin Avrupa başta olmak üzere dünya genelinde önemli etkileri olabilir. Cumhuriyetçi aday Donald Trump ve Demokrat aday Kamala Harris’in sağlık vizyonları arasındaki keskin farklar, seçim sonuçlarının küresel sağlığı nasıl yönlendireceğine dair güçlü sinyaller veriyor. Trump’ın geçmiş yönetim dönemindeki küresel sağlık yaklaşımı göz önünde bulundurulduğunda, ABD’nin sağlık alanındaki uluslararası iş birliğinden çekilmesi olasılığı gündemde. Buna karşın, Harris’in kazanması durumunda Biden yönetimiyle benzer bir sağlık politikası izlenmesi bekleniyor.
Trump’ın İkinci Dönemi Küresel Sağlık Politikalarına Etkisi
Trump yönetimi, küresel sağlık kuruluşlarıyla ilişkilerini yeniden gözden geçirme sinyalleri veriyor. İlk döneminde Dünya Sağlık Örgütü’nden (DSÖ) ABD’yi çekme ve COVID-19 aşı paylaşım programı COVAX’a katılmama gibi kararlarıyla eleştirilen Trump, küresel sağlığı milliyetçi bir bakış açısıyla şekillendirdi. Bu tutum, Almanya gibi ülkelerin DSÖ’ye yaptığı katkıları artırmasına yol açarken, mevcut ekonomik sıkıntılar ve Avrupa’da artan muhafazakâr politikaların yeniden benzer bir müdahale sağlayıp sağlayamayacağı belirsiz.
Uluslararası ve Kalkınma Çalışmaları Enstitüsü Küresel Sağlık Merkezi’nden Suerie Moon, ikinci bir Trump dönemiyle DSÖ gibi kuruluşlar üzerindeki ABD etkisinin azalabileceğine dikkat çekiyor. Moon, Trump’ın, salgın anlaşmaları gibi uluslararası sağlık müzakerelerine desteğini kesebileceğini belirtiyor. Bu gelişmeler, yalnızca Amerika’da değil, Avrupa ve diğer bölgelerde de halk sağlığı krizlerine karşı dayanıklılığı zorlayabilir.
Üreme Sağlığı ve Fonlamaya Etkiler
Trump’ın ikinci döneminde, üreme sağlığı politikalarında sert değişikliklerin yaşanabileceği öngörülüyor. Önceki döneminde “Mexico City Politikası” olarak bilinen ve ABD fonlarından yararlanmak isteyen yabancı STK’ların kürtajı teşvik etmelerini yasaklayan politika, küresel üreme sağlığı üzerinde büyük etkiler yaratmıştı. Bu tür kısıtlamalar, Avrupa’nın ve diğer ülkelerin üreme sağlığına dair bağımsız fon arayışlarını zorlayabilir. Ancak bu çabaların bütçelerle sınırlı kalması, Avrupa’nın küresel sağlık liderliği konusunda sınırlamalar yaşamasına neden olabilir.
Deutsche Stiftung Weltbevoelkerung’un Brüksel ofisi başkanı Lisa Goerlitz, ABD’nin cinsel sağlık ve üreme sağlığı alanındaki fonlarının azalması durumunda Avrupa’nın bu açığı tamamen kapatmasının mümkün olmadığını vurguluyor. Goerlitz, ABD’nin geri çekilmesi halinde Avrupa’nın daha önce gösterdiği siyasi kararlılığı göstermekte zorlanabileceğini belirtiyor.
Avrupa’nın Sağlık Politikalarında Stratejik Değişim
COVID-19 pandemisi sırasında Avrupa, küresel sağlık alanında kendi kapasitesini artırmaya yönelik stratejiler geliştirmişti. Özellikle AB’nin Küresel Sağlık Stratejisi çerçevesinde Afrika’nın sağlık kapasitelerini destekleme yönündeki çabaları, sağlık krizlerine hazırlıklı olma hedefinde önemli adımlar olarak öne çıkıyor. Ancak Ukrayna’daki savaşın yarattığı ekonomik zorluklar ve sağlık fonlarının yeniden tahsis edilmesi, Avrupa’nın küresel sağlık önceliklerini zorlayabilir.
Harvard Üniversitesi’nden Dr. Muhammad Jawad Noon, Avrupa’nın kendi içindeki siyasi uyumsuzlukların, Avrupa Komisyonu’nun küresel sağlık liderliği rolünü sekteye uğratabileceğine dikkat çekiyor. Avrupa’nın iç politikadaki zorlukları, küresel sağlık konularında daha fazla koordinasyon sağlama konusunda istekli olmalarını zorlaştırabilir.
Kamala Harris’in Kazanması Halinde Beklentiler
Eğer Kamala Harris başkan seçilirse, Biden yönetiminin izinden giderek küresel sağlık politikalarında iş birliğini destekleyeceği öngörülüyor. Harris’in sağlık programında özellikle cinsel sağlık ve üreme sağlığı fonlarının artırılması, ABD’nin sağlık alanında uluslararası anlaşmalara katılımının devamı gibi konuların yer alması bekleniyor. Ancak Biden yönetimi tarafından, uzun süredir devam eden ve AIDS ile mücadelede kilit rol oynayan PEPFAR programının fonlarının azaltılması kararı, küresel sağlık yardımlarında belirsizlik yaratabilir. PEPFAR gibi programlar, uluslararası sağlık yardımlarının iç politikayla ne kadar ilişkili olduğunu gözler önüne seriyor.
Küresel Sağlık İçin Gelecek Vizyonu
Suerie Moon, hem ABD’nin hem de Avrupa’nın, küresel sağlık önceliklerinin artık pandemilere hazırlık ve antimikrobiyal direnç gibi konulara yönelmesini bekliyor. Moon, bu eğilimin Avrupa’da düşük gelirli ülkeler için yapılan kalkınma yardımlarından daha ziyade, kendi vatandaşlarının sağlığını güvence altına almaya yönelik bir kayma anlamına gelebileceğini belirtiyor. Avrupa’nın küresel sağlığa yönelik yeni yaklaşımı, yalnızca halk sağlığını değil, aynı zamanda kendi güvenliğini ve sürdürülebilir kalkınmasını da sağlamaya yönelik bir strateji olarak değerlendiriliyor.
ABD seçimlerinin sonucu, yalnızca ABD için değil, küresel sağlık sistemi için de kritik bir dönemeç olarak görülüyor. Avrupa’nın ABD’nin küresel sağlık liderliğinden doğabilecek boşluğu doldurup dolduramayacağı, dünya genelinde sağlığın geleceğini şekillendirecek önemli faktörlerden biri olmaya aday.