Yeni bir araştırma, erken çocukluk döneminde şeker tüketiminin sınırlanmasının yetişkinlikte diyabet ve hipertansiyon riskini düşürdüğünü ortaya koyuyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan şeker karnesi uygulaması, o dönemde doğan bireylerde bu hastalıkların riskini önemli ölçüde azaltmış olabilir. Kanada, ABD ve İngiltere’den araştırmacılar, savaş yıllarında uygulanan şeker karnesinin uzun vadeli sağlık etkilerini analiz ederek dikkat çekici sonuçlara ulaştı.
Savaş Dönemi Şeker Kısıtlamasının Uzun Vadeli Etkileri
McGill Üniversitesi ve Kaliforniya Üniversitesi’nden bir ekip, İngiltere Biyobankası’ndan aldıkları verilerle, İkinci Dünya Savaşı yıllarında doğan bireylerin sağlık verilerini analiz etti. Çalışmada, savaş döneminde şeker karnesi uygulaması nedeniyle düşük şeker alımına maruz kalanların, ilerleyen yaşlarında diyabet ve hipertansiyon riskinin düştüğü görüldü. California Üniversitesi’nde araştırmayı yöneten ekonomist Tadeja Gracner, “İnsanların yaşamlarının erken dönemlerinde farklı beslenme ortamlarına maruz kalıp bu sürecin uzun vadeli etkilerinin izlenebilmesi oldukça nadir bir fırsat,” diyerek, şeker karnesi uygulamasının bu konuda önemli bir doğal deney sunduğunu belirtti.
İlk 1.000 Gün Çok Kritik
Araştırma, özellikle hamilelik ve doğum sonrası ilk üç yıl boyunca düşük şeker alımının diyabet ve hipertansiyon riskini azalttığını gösterdi. Science dergisinde yayımlanan bulgulara göre, bu dönemde daha az şeker tüketen bireylerin tip 2 diyabet riskinin yaklaşık %35, hipertansiyon riskinin ise %20 oranında azaldığı gözlemlendi. Diyabet teşhisi konulanlarda ise erken yaşlarda şeker kısıtlaması, hastalığın başlangıcını dört yıl geciktirdi. Hipertansiyon başlangıcı da benzer şekilde iki yıl ötelendi.
“Şeker, Yeni Tütün”
California Üniversitesi’nden Prof. Paul Gertler, şekerin sağlığa etkileri konusunda çarpıcı bir değerlendirmede bulunarak, “Yaşamın erken dönemlerinde şeker yeni tütündür” ifadelerini kullandı. Gertler, bu nedenle gıda şirketlerinin, bebek mamaları ve çocuklara yönelik şekerli ürünleri daha sağlıklı seçeneklerle yeniden formüle etmesi gerektiğini savundu. Ayrıca, çocukların şeker alımını sınırlamak için vergilendirme ve pazarlama düzenlemelerinin gözden geçirilmesi gerektiğine dikkat çekti.
İngiltere’de Şeker Tüketimi İkiye Katlandı
İngiltere’de savaş yıllarında başlatılan şeker karnesi uygulaması 1942’den 1953’e kadar devam etti. Bu dönemde, bireylerin şeker alımı günde yaklaşık 40 gramla sınırlıydı. Ancak karnenin sona ermesiyle, günlük şeker tüketimi neredeyse iki katına çıkarak 80 grama ulaştı. Araştırmada, savaş dönemindeki kısıtlamaların, protein ve yağ gibi diğer besin alımlarını önemli ölçüde etkilemediği, sadece şeker tüketimini düşürdüğü belirtildi. Bu bulgular, sağlık kuruluşlarının mevcut beslenme kılavuzlarıyla uyumlu olup, özellikle çocuklar için şeker alımının sınırlandırılması gerektiğini vurguluyor.
Günümüz İçin Dersler
Londra Metropolitan Üniversitesi’nden Dr. Hilda Mulrooney, İngiltere’de şeker tüketiminin günümüzde oldukça yüksek seviyelerde olduğunu belirterek, bu çalışmanın bulgularının “tam zamanında” geldiğini ifade etti. Erken çocukluk dönemindeki beslenmenin, kronik hastalıklar için bir risk faktörü olabileceğine dikkat çeken Mulrooney, “Bu tür çalışmalar nedensellik gösteremese de, küçük yaşlardaki şeker alımının düşürülmesinin uzun vadede sağlığa olumlu etkileri olabileceğini işaret ediyor,” dedi.
Şeker Kısıtlaması İçin Politika Önerileri
Araştırma ekibi, küçük çocuklar için şekerli gıda ve içecek tüketimini sınırlandırmak adına kamu politikalarının geliştirilmesi gerektiğine inanıyor. Ayrıca, gıda şirketlerinin çocuklara yönelik ürünlerini daha sağlıklı seçenekler sunacak şekilde yeniden formüle etmesi konusunda çağrıda bulunuyor. Bu tür düzenlemeler, diyabet ve hipertansiyon gibi kronik hastalıkların yayılmasını engellemeye yönelik etkili bir strateji olabilir.
Geçmişin Dersleri Geleceğe Işık Tutuyor
İkinci Dünya Savaşı yıllarındaki şeker kısıtlamaları, günümüz sağlık politikaları için önemli bir ders niteliğinde. Anne karnından itibaren sınırlanan şeker tüketimi, bireylerin ilerleyen yaşlarda kronik hastalıklardan korunmalarını sağlayabilir. Çalışma, özellikle erken dönemlerde sağlıklı beslenme alışkanlıklarının, uzun vadeli sağlık üzerinde kalıcı etkiler yaratabileceğini gösteriyor.